Hâkim, yoksulluk nafakasına hükmedilmesi için gereken şartların gerçekleştiğine kanaat getirirse, nafaka yükümlüsünün mali gücüyle orantılı ve nafaka alacaklısının sadece geçimi için gerekli miktarda nafakaya hükmeder. Taraflar, boşanmanın fer’i sonuçlarından olan yoksulluk nafakasının şartlarında anlaşmaları halinde, anlaşmanın hâkim tarafından onaylanmasıyla geçerlilik kazanır (TMK. m.184/IV). Tarafların yoksulluk nafakası talebinin anlaşma ile ortaya konulması halinde taleple bağlılık ilkesi gereği, hâkim talep edilen miktardan fazlasına hükmedemez, bununla beraber talepten azına hükmedebilmektedir (HMK. m.26/I, c.2). Yoksulluk nafakası miktarı belirlenirken, somut olayın özellikleri, talepte bulunan eşin sosyal ve ekonomik durumu, nafaka ödeyecek eşin mali gücü, kişilerin zorunlu ihtiyaçları nafaka miktarının belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Yoksulluk nafakasına davanın açıldığı tarihteki koşullara göre karar verilir. Boşanmanın mali sonuçları kapsamında, tazminat ve mal rejiminin tasfiyesi sonucunda elde edilecek kazanımların, yoksulluk nafakası talebini nasıl etkileyeceğine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Maddi tazminat, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin birlikte istenebilmesinde herhangi bir engel bulunmamaktadır. Nafaka talep eden eşe bu tazminatların ödenmesi halinde, eşin yoksulluktan kurtarıp kurtarmadığının nafaka tespitinde dikkate alınıp alınmayacağı hususunda kanunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Öğretide çoğunluk görüş, maddi veya manevi tazminat ödenmesi sonucu eşin yoksulluğu ortadan kalkıyorsa, eş lehine ayrıca yoksulluk nafakasına hükmedilmemesi veya bu durumun dikkate alınması gerektiği yönündedir. Yargıtay ise aksi görüşte olup, tazminatların hukuksal dayanağı ile yoksulluk nafakasının hukuksal dayanağının birbirinden farklı olduğu ve birbiri yerine geçemeyeceklerine karar vermiştir. Aynı kararda yer alan karşı oy görüşü ise, tazminata hükmedilmesi halinde eşin yoksulluğa düşmeyeceğinin bu sebeple yoksulluk nafakasına karar verilmemesi gerektiği yönündedir. Lehine yoksulluk nafakası hükmedilecek tarafın yoksulluğunun, tazminat miktarı ile ortadan kalkıp kalmadığı veyahut ne ölçüte iyileştiğinin somut duruma göre değerlendirilmesinin yapılması, söz konusu değerlendirmeyle yoksulluğun iyileştiği ölçüde ya nafakaya hükmedilmemesi ya da iyileşme ölçüsünde indirim yapılmasının yerinde bir yaklaşım olacağı kanaatindeyiz. Benzer durum mal rejimini tasfiyesi durumunda da karşımıza çıkmaktadır. Yargıtay’ın uygulaması, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra, eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesinin gündeme gelmesine yöneliktir. Söz konusu durum öğretide eleştirilmekte, nafaka talep eden tarafın mal rejiminin tasfiyesi sonucunda elde edeceği kazanımlar neticesinde, yoksulluk durumunun tekrardan ele alınması gerektiği yönündedir
*** YİĞİT Elif, “Yoksulluk Nafakası”, SÜAMYOD., C. 5, S. 1, 2022, s. 1-37.
No Comments