Boşanma davası, tarafların arasında resmi şekilde kurulmuş olan aile birliğinin, eşlerin mahkemeye başvurarak evililk birliğini sonlandırmayı ve evlilik birliğine dair tüm konularda karar verilmesini talep etmesidir.Bu talepler nafaka, velayet, maddi tazminat, manevi tazminat, kişisel ilişki, ziynet eşyaları, kişisel eşyalar ve mal reijimine ilişkin olabilecektir.
Boşanma davası, çok yönlü bir hukuki süreçtir!
Boşanma ile gündeme gelen konulardan biri çocukların velayeti durumu olacaktır. Çocukların boşanma sonucunda hangi eş ile birlikte kalacağı, çocuğun velayet kendi olmayan eş ile çocuk arasındaki kişisel ilişki, Çocuğun boşanma davası sürecindeki ve sonrasındaki bakım, eğitim ve diğer giderleri konuları gündeme gelecektir.
Yine tarafların boşanma sonucunda birbirlerinden Boşanmaya Bağlı Maddi Tazminat, Boşanmaya Bağlı manevi Tazminat Davası açma hakkı olduğu gibi yoksulluğa düşme ihtimali bulunan eşin diğer eşten nafaka isteme hakkı bulunmaktadır.
Tarafların düğününde kadına takılan ziynet eşyaları, çeyiz eşyaları ve ev eşyalarının ne şekilde paylaştırılacağı konusu da gündeme gelecektir.
Burada dikkat edilmesi gereken husus;
Boşanma davasının duygusal ve hassas yönüyle beraber tarafların menfaatlerini ilgilendiren ve korunması gereken haklarını ilgilendiren hukuki, teknik yönü de bulunmaktadır.
boşanma ile birlikte sahip olduğunuz hakların boşanma davası içerisinde tam olarak işlenmesi, haklarınızın tam olarak kullanılması ve dava sonucunda mağduriyetlerin yaşanmaması adına Boşanma Sürecinin konusunda uzman, tecrübeli ve iyi bir boşanma avukatı tarafından yönetilmesi gerekmektedir.
Türk Medeni Kanunumuzda Boşanma sebepleri sınırlı sayıda düzenlenmiştir. Yani boşanma sadece aşağıdaki sayılan sebeplerin varlığı halinde gündeme gelecektir. Boşanma sebepleri;
Hukukumuzda, boşanma davaları Anlaşmalı Boşanma Davası ve Çekişmeli boşanma davası olmak üzere iki şekilde açılabilmektedir.
bir boşanma davası anlaşmalı boşanma davası değilse, çekişmeli boşanma davasıdır. Adından da anlaşılacağı üzere çekişmeli boşanma davasının boşanma ya da boşanmaya bağlı sonuçlar bakımından (nafaka, tazminat, velayet vs.) tarafların arasında mutabakatın sağlanamadığı hallerde varlığından söz edilecektir. Aşağıdaki ihtimaller çekişmeli boşanmanın varlığı için söylenebilecektir:
Eşlerin, aralarında anlaşarak hazırlayıp, imzaladıkları Anlaşmalı Boşanma Protokolü ile müracaat ederek genel itibariyle tek celsede sonuçlanan boşanma davalarıdır.
Anlaşmalı boşanma Davası TMK 166/3’te düzenlenmiştir. Buna göre;
Evet, bir yıllık evlilik süresi dava şartıdır. Bu süre dolmadan anlaşmalı boşanma davası açılamaz. Açılması halinde mahkeme davayı reddedecektir.
Anlaşmalı boşanma davasında tarafların kendi aralarında boşanmaya, varsa çocuklar ile boşanmanın mali sonuçlarına ilişkin olarak uzlaşmalarını gösteren ve mahkemeye sundukları anlaşma metnidir. Mahkeme boşanma protokolü ile tamamen bağımlı değildir. Uygun görmesi halinde boşanmaya takdir edecektir. Tarafların bu konuda hak kaybı ve mağduriyete uğramaması adına oldukça önemli olan ve çeşitli feragatlerin olması halinde dönüşü olmayan kayıplara sebep olabilmesi bakımından özenle ve uzman yardımıyla hazırlaması sağlıklı olacaktır.
Anlaşmalı boşanma davası genellikle yasanın aradığı tüm koşulların sağlanması halinde kısa sürede sonuçlanmaktadır. Anlaşmalı boşanma davası açıldıktan sonra mahkemenin iş yoğunluğuna göre duruşma günü belirlenir. Duruşma gününde tüm koşulların varlığı halinde boşanmaya karar verilir. Gerekçeli kararın taraflara tebliği ve ardından istinaf süresinin dolmasıyla da karar kesinleşecektir.
Böylesi bir ihtimalde anlaşmalı boşanma davası, 1 ay ile 3 ay arasında sonuçlanmış olacaktır. Ancak süreyi azaltan birçok faktör bulunmaktadır.
Boşanma davaları için “Aile Mahkemeleri” görevlidir. Aile mahkemesinin bulunmadığı yerlerde ise; Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olarak bakacaktır.
Boşanma davasında yetkili mahkeme,
Çekişmeli boşanma ile anlaşmalı boşanma arasındaki en önemli farklar;
Evet, kesinlikle.
Çünkü özellikle eşlerin ayrı illerde ikamet etmesi halinde davayı ilk açan taraf davanın hangi mahkemede görüleceğini belirlemiş olacaktır. Ayrıca çekişmeli boşanma davası bakımından oldukça önemli olan bazı vakıaların öne sürülmesi için kanunun tanımış olduğu hak düşürücü sürelerin kaçırılmaması adına davanın gecikmeden bir uzman desteğiyle açılması taraflar için avantajlı olacaktır.
Boşanma davasında kişilerin sosyal ve ekonomik durumlarının araştırılması için kollukça (emniyet ya da jandarma) tarafından yapılan araştırma işlemidir.
Burada kişinin sosyal durumu, nerede yaşadığı, kimlerle yaşadığı, herhangi bir fiziksel engelinin olup olmadığı, yaşamını nasıl idame ettirebildiği, kimlerden ekonomik destek aldığı, adına kayıtlı taşınmaz ya da taşınır olup olmadığı, eğitim durumu vs. gibi konular araştırılacaktır.
Boşanma davasında, mahkeme; boşanma ile birlikte,
Nafaka (Çocuk ve Eş İçin)
Maddi Tazminat,
Manevi Tazminat,
Konusunda bir karar verilecektir.
Bu talepler ise tam olarak matematiksel değil, tarafların sosyo-ekonomik durumu ile orantılı olarak hakimin vicdani kanaatiyle belirlenecektir.
Dolayısıyla nafaka verilip verilmeyeceği, ya da ne kadar verileceği hususunda hakime yol göstermesi bakımından bu araştırmanın yapılması gerekmektedir.
Ancak şunu da ifade edelim ki; sosyo-ekonomik durum incelemeleri tek başına belirleyici olmayıp; mahkemece tarafların ekonomik durumları tapu, trafik tescil, maaş ya da ücret alınıyor ise ilgili kurum ve kuruluşlar ile yazışmalar sonucunda tespit edilerek netleşecektir.
Kural olarak; böyle bir zorunluluk bulunmamakla katılmadığı taktirde meydana gelebilecek hak kayıplarından sorumlu olacaktır. Boşanma davalarında ceza yargılamasındaki gibi zorla getirme ya da hakkında yakalama kararı çıkarılması gibi bir durum meydana gelmeyecektir.
Çekişmeli boşanma davalarında: Eğer kendisini bir vekil ile temsil ediyor ise duruşmaya katılmak zorunda değildir. Eğer kendisini vekil ile temsil etmiyor ise, sonuçlarına katlanır. Bu sonuçlar;
Kişi davacı ise; duruşmaya kendisi veya vekili katılmaz ise dava dosyası önce işlemden kaldırılır, üç ay içerisinde yenilenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
Kişi Davalı ise; duruşmaya kendisi veya vekili katılmaz ise, duruşmada gerçekleşen ve yokluğunda yapılan usuli işlemlere itiraz edemez.
Anlaşmalı boşanma davalarında ise, her iki tarafın duruşmada hazır olması gerekir. Sadece vekillerin gelmesi yeterli olmayıp tarafların bizzat duruşmada hazır olması gerekir. Aksi takdirde anlaşmalı boşanma gerçekleşemez.
Taraflar arasında boşanma ve kanun tarafından belirlenmiş boşanmanın sonuçlarına ilişkin bir mutabakat (anlaşma) var ise kesinlikle Anlaşmalı Boşanma daha hızlı ve efektif bir yol olacaktır. Tek celsede, hızlı bir şekilde, sorunsuz bir boşanma gerçekleşir. Ancak, eşler arasında bu konularda bir anlaşma yok ise; veya sonrasında bu konularda anlaşmazlık çıkarsa mecburen çekişmeli boşanmaya dönecektir.
Boşanma davası açılması ile eşler kanunen boşanmış sayılmazlar. Boşanma davası kesinleşinceye kadar eşler evlilik birliğinin gerektirdiği yükümlülüklere yerine getirmek durumundadırlar. “sadakat yükümlülüğü” de bunlardan biri olarak devam edecektir.
Dolayısıyla, boşanma davası devam ederken, bir başkası ile duygusal bağ kurmak Sadakat Yükümlülüğünün ihlali ve Güven Sarsıcı hareket olup, kusurlu bir eylemdir.
Her bir boşanma davasının açılmasına ilişkin şartlar farklıdır. Örnek vermek gerekirse anlaşmalı boşanma davası için en az 1 yıllık evlilik, boşanma protokolü, tarafların duruşmada hazır olmaları ve hakimin protokolü uygun bulması gibi.
Yine çekişmeli boşanma davasında da boşanma sebebine bağlı olarak şartlar farklılık gösterecektir. Dolayısıyla her bir davadaki dayanılan boşanma sebebi önemli olmakla somut olaya göre şartlar değişecektir.
Mal paylaşımı ile kastedilen, Mal Rejimi Hukukundan kaynaklanan davalar ise boşanma davası ile mal paylaşımı davasının aynı davanın konusunu oluşturmaları mümkün olmamakla ancak boşanma dilekçesi yanında ayrıca mal rejiminin tasfiyesine ilişkin ayrı bir dava açılmasıyla mümkün olabilir
Çünkü mal rejiminden ilişkin davalar boşanma kararının kesinleşmesine bağlı olarak görülebilecek davalardır.
Evet açılabilir. Taraflar boşanma davası reddedildikten sonra, bir araya gelerek boşanma ve boşanmanın sonuçları konusunda anlaşmaya vararak yeni bir boşanma davası açabilirler.
Kural olarak, boşanma davasında sadece tarafların telefon dökümlerinin dosyaya getirtilmesi istenebilir.
Boşanma davası sonucunda davanın kabulüne karar verilmesi halinde, yargılama giderleri karşı tarafa yükletilir. Bu durumda davalı davacıya yargılama giderlerini ödemek durumunda olduğundan geri alınabilecektir.
Bir boşanma davası açıldıktan sonra mahkemece boşanma davasının reddine karar verilirse bu kararın kesinleşmesinin üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen taraflar bu süre içerisinde bir araya gelmemişler ise taraflardan birisinin Fiili (Eylemli) Ayrılık Nedeniyle Boşanma davası açma hakkı bulunmaktadır.
Evet açılabilecektir. Uygulamada özellikle tercih edilen bir yoldur.
Örneğin tarafların zina sebebiyle boşanmalarına, zina ispat edilemez ise evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı olarak boşanma davası açılabilecektir.
Boşanma davasında kişisel ilişki kurulması çocuğu görme ziyaret hakkı olarak bilinmektedir. Boşanma davası sırasında veya dava sonucunda, velayet kendisine bırakılmayan eş ile çocuk arasında mahkemece kişisel ilişki kurulmasına karar verilebilir. Mahkemece belirlenen gün ve saatlerde kendisine velayet verilmeyen eş çocuk ile görüşmek, ziyaret etmek, birlikte zaman geçirmek suretiyle kişisel ilişki kurmuş olacaktır.
Boşanma davasında velayet hususunda temel ilke “Çocuğun Yüksek Yararı” İlkesidir. Bu ilkeye göre çocuğun kimin yanında kalması çocuğun menfaatleri açısından daha elverişli ise velayet ona verilecektir. Ancak anne ile çocuk arasındaki bağın belirli bir yaşa kadar oldukça önemli olmasından dolayı küçük yaşlardaki çocuğun velayeti
Tarafların velayet talebi üzerine mahkemece pedagog incelemesi yaptırılarak çocuğun kimin yanında kalmasının uygun olacağına karar verilecektir.
Mahkemeler küçük yaştaki çocukların anne bakım ve şefkatine muhtaç olduğu ve bakımının anne tarafından daha iyi sağlanacağı düşüncesiyle çocuğun velayetini anneye verme eğilimindedirler. Ancak anne yanında kalmak çocuğun Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile kişisel güvenliğini tehlikeye sokuyor ise bu durumda çocuğun velayeti babaya verilebilecektir.
Örneğin, anne çocuğun bakımını yapmıyor, ilgi göstermiyor, sorumluluklarını yerine getirmiyor ise, çocuk aç kalıyor ise, tek başına bırakılıyor ise, çocuğun anne yanında kalması çocuğun psikolojik, fiziksel geleceğini tehdit edici nitelikte ise ya da anne çocuğun velayetini istemiyorsa çocuğun velayetini babaya verilecektir.